Sembolik Dil Üzerine
- Berat Keskin
- 3 Kas 2022
- 4 dakikada okunur

Sembolizm insan hayatında yüzyıllardır vardır ve kelime kökeni olarak anlatılmak istenenlerin semboller aracılığı ile anlatılması anlamına gelir.
Kelimelerin yetmediği, anlatılanların sözcüklerle anlatılamadığı veya anlatılmak istenmediği noktalarda da semboller devreye girer. Semboller her yerdedir. Örneğin şirketlerin, bakanlıkların, ülkelerin, dinlerin sembolleri vardır.
Semboller tek bir resim ile pek çok bilgiyi aktarırlar ve sembollerin kazandığı anlamsal bağlamlar ve bağlantılar vardır. Sembollerin kullanılma amacı da budur.
Sembollerin oluşturduğu ve aktardığı bu anlamlar sembolik dili oluşturur. Siz bir sembolü gördüğünüzde pek çok anlamın zihninize akın etmesi, kullanılan bu sembolik dilin sonucudur.
Sembolik dil kendine felsefede, edebiyatta ve psikolojide de yer bulur. Örneğin Platon'un kullandığı mağara analojisi aslında sembolik bir anlatımdır. Semboller yardımıyla metaforlar oluşturulabilir. Dünyada olan her şeyi ise metaforlar aracılığı ile anlatabilirsiniz. Hikayeler, filmler, kitaplar, resimler aslında sembolik dil kullanımının yoğun olduğu ve yer yer metaforlara başvurulan alanların başındadır. Sanat çoğu zaman metaforlarla yapılır. Sanatın dili de genellikle sembolik bir dildir.
Her şey sembollerle anlatılabilir. Kullanılan semboller bireylerin zihinlerinde çağrışımları tetikler. Ve zihinlerde ortak çağrışımlar oluşturan genel geçer semboller de vardır. Örneğin kırmızı rengi çağrışımsal olarak dürtüleri akla getirir. Daha canlıdır, daha cinseldir, daha uyarıcıdır. O yüzden bir objenin veya bir mekanın renginin kırmızı olması aslında bireylerde benzer çağrışımlar oluşturabilir, dolayısıyla da kırmızı bu noktada sembolik bir anlam kazanır. Mesela fast food restoranları bu durumu bilir, aynı zamanda da kullanır. Pek çok fast food restoranı kırmızı rengini gerek dekorasyonlarında, gerek logolarında, gerekse reklamlarında kullanır. Buradaki amaç ise bu renk aracılığı ile insanların açlık dürtüsünün tetiklenmesidir. Yani siz bir reklam izlerken dahi aslında sembolizasyon aracılığıyla bir uyarıma ve belki de bu uyarımın zihninizde oluşturduğu çağrışımlara maruz kalırsınız. Dolayısıyla kullanılan bu kırmızı renk, sadece bir kırmızı renk değildir.
Freud'un da sembolizme gönderme yaptığı ünlü bir cümlesi vardır: ‘’Bazen bir puro sadece bir purodur’’ der. Bu cümle ilk okunduğu zaman akla ‘her şeyin altında bir anlam aramamak gerekir’ anlamını getirebilir. Ancak ben böyle bir anlamının olduğunu düşünmüyorum. Çünkü cümlenin içerisinde ‘bazen’ kelimesi geçmektedir. Bazen kelimesi türkçede ‘çok da sık olmayan’ zamansal bir sıklığı anlatmak için kullanılır. Sık sık, genellikle, çoğu zaman gibi değildir. Bazen’in sıklığı görece daha düşüktür. Ve Freud puronun ‘bazen’ sadece bir puro olduğunu söylemiştir. Peki genellikle bir puro nedir? İşte burada sembolik dilin insan ruhsallığındaki yaygınlığına vurgu yaptığını düşünüyorum. Çünkü bir puro bazen bir puro olabilir, ancak bazen de sadece bir puro değildir. Pek çok farklı şeyi de anlatabilir.
Örneğin sigara kullanımı konusu psikanalitik ekolde oral dönem ile de bağlantılıdır. Yani sigara içmek sadece bir sigarayı içmek değildir, aynı zamanda bireyin hayatındaki belli bir dönemi, belli bir duyguyu, belli bir travmayı temsil edebilir.
Tıpkı reklamların böylesine bir özenle hazırlanıyor olması gibi, bilinç dışınız da rüyaları sizin için böyle özenle hazırlar. Freud rüyaların dilinin sembolik bir dil olduğunu söylemiştir. Rüyalarda görülen pek çok obje, kişi, renk, mekan aslında bireye semboller aracılığı ile anlatılmaya çalışılan bir dilin ürünüdür. Hiçbir şey gelişigüzel değildir ve bu dilin insan ruhsallığında da böylesine bir yer bulmasının önemli bir amacı vardır.
Bu amaç da bilinç dışında bulunan çeşitli 'şeylerin' bilince gelebilmesidir. Önceki yazılarımda da değindiğim üzere bilişsel mekanizma savunma mekanizmalarını sıklıkla kullanır. Bu savunma mekanizmalarından birisi de bastırmadır. Ruhsallığı zorlayan, travmatize eden, taşınması, alan bulması, anlamlandırılması güç şeyler bastırma mekanizmasının yardımıyla bilinç dışına gönderilir. Ancak bilinç dışına göndermek demek onlardan kurtulmak değildir. Sadece varlığından bir haber olarak yaşamayı sağlar. Etkisi, duygusu, ve açtığı yara ise oralarda bir yerde durur ve görülmeyi, iyileştirilmeyi bekler. Bu yüzden bilinç dışı bireyin iyileşebilmesi için durmadan kendi alanındaki pek çok şeyi bilince yollamaya çalışır.
Rüyalar bunun sonucunda oluşurlar. Çünkü uyurken kapanan bilinç, savunma mekanizmalarının da çalışmasını sekteye uğratır. En savunmasız olduğunuz anda ise bilinç dışı harekete geçerek rüyaları bilince getirir. Ancak rüyalarda da bu sembolik dilin kullanılıyor olması son derece önemlidir, çünkü eğer kullanılmıyor olsaydı, her şey fazlasıyla net ve anlaşılır olurdu. Rüyalarda anlatılmaya çalışılanlar bastırılanlardır ve bastırılmalarının da bir nedeni mutlaka vardır. Bu neden de biraz önce saydığım görece daha ‘nahoş’ hisleri uyandıran ve yaşantılanması zor olmuş tecrübeler olmalarıdır. Dolayısıyla zaten tecrübe edilmiş, ve belli ki tecrübe etmesi zor gelmiş, tecrübeler bilinçte tekrar varlık gösterdiğinde tekrar bastırılma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Bu duruma da anlatılmak istenenin bilinç tarafından anlaşılması neden olur. Zaten genellikle öyle de olmaktadır, bu yüzden herkes her rüyasını hatırlayamaz. Ancak bu her rüya için geçerli değildir. Bazı rüyalar içerdikleri sembolik dilin iyi kurgulanmış olmasından ötürü bastırma mekanizmasından kaçarak bilince ulaşabilir, orada da anlaşılamamasından ötürü bastırmaya maruz kalmayabilir ve hatırlanabilir. İşte psikanalitik ekolle çalışan terapistler de bu rüyalarda çalışmaktadırlar.
Hatırlanan ve terapiye getirelen rüyaların ise sembolik dilleri çözümlenmeye çalışılır. Ve bu anlamlar terapi seanslarında keşfedilebilir. Keşfedildiği takdirde ise siz bastırma mekanizmasından kaçabilen ve anlaşılmayı bekleyen bağlantıları, travmaları ve duyguları analiz yardımıyla bilebiliyor olursunuz. Bu iyileşmeye, semptomların çözülmesine, ruhsallıktaki iç görünün ve iç huzurun bulunmasına yardımcı olabilir. O yüzden de rüya çalışmaları psikanalitik ekolün önemli bir yerini tutar.
Mesela çocukların okuduğu hikayeler aslında sembolik olarak pek çok şeyi çocuklara anlatır. Kurnaz ve genellikle kaybeden karga, yavaş ama genellikle kazanan kaplumbağa, iyi olduğu için ödüllendirilen ve istekleri gerçekleşen prensesler, hüsrana uğrayan kötüler… Bir önceki yazım olan ‘Titanik Filmine Bakış’ yazımda da amaçladığım şeylerden biri bu sembolik dili örneklendirmek ve bu örnek üzerinden insan ruhsallığına dair bir şeyleri anlatmaktı. Çünkü sembolizasyonlar kelimelere kıyasla ruhsallıkta daha fazla yankı bulur. Anlamlar derinleşir, anlamların iç dünyada ulaştığı yerler de derinleşir. Dolasıyla keşif sürecinde bir ivme kazanılması kaçınılmazdır. Yani sembolik dil, ruhsallığın keşfedilmesinde kullanılan önemli bir araçtır.
Comments